30 Ekim 2008

Sevgi ve Saygı

Turkforum sitesinde Deist olan Pontevedra nickli birinin suali;

1-"Kur’an baştan aşağı sevgiyi anlatır. İnsan seviyorsa insandır"

çok güzel söylemişsin ama kuran ne yazıkki baştan sonra sevgiyi anlatmaz.içinde sevgi ayetleri vardır.ama bunlar müslüman içindir..bunun dışında tanrı müslüman olmayanları cehennem de yakacağını,kaynar su içireceğini..cehennemi dolduracağını söylemiştir.ayrıca cihat ayetlerinde müşrikleri gözetleyip yakalanması ve öldürülmesi istenmiştir.

abdi1 adlı kişinin cevabı;


Kuran baştan başa sevgiyi anlatır..Ama anlamak için GÖRMEK, ALLAH'ı bilmek gerekir..
ALLAH'ı Gazabı ilahiye ile anlatmak..EN BÜYÜK YANLIŞTIR..
Kuran ayetleri Gazap için değil Kulların Doğruya yönelmesi için vesiledir..
Bedevi bir toplumun Medeniyete yönelmesinin yolunu göstermiştir..ALLAH'ın yolundan ayrılmamayı kullara tavsiye etmiş.Hiç bir mahluka verilmeyen Fırsatı İnsan olmaya NAMZET ADEME verdiğini,bu fırsatı İNSANLARIN iyi kullanmasının yollarını anlatmıştır.
İnsan Hem nefis hem ruh olan iki yönlü bir YARATILIŞA sahiptir.
Nefsin Algısı ile Ruhun kemalatı Allah'ı bilişi bir değildir. Nefis ALLAH'tan kaçar,Ruh ALLAH'a yakinliği ister...
Nefis Gördüğüne ,Zahiri mükafat ve cezalara göre kendini kontrol eder.Yer yüzünde yapılan bütün KANUNLARDA,Bu ilahi taktire dayanır...SUÇA CEZA...BAŞARIYA MÜKAFAT...
Bu İLAHİ tertibin dışında kullarında yaptığı kanun,tertip bulamazsın.. Onun için Bütün beşeri kanunlar İLAHİ KANUNLARA dayanır....Her ortamın kanunları farklıdır..Medeni bir toplumdaki hürriyeti bedevi toplumlarda uygulayamazsın.Medeniyet İmanın GEREKLİLİĞİ,insanların TEKAMÜLÜDÜR . ..BU İSLAM'ın yaşamak için mecburiyettir..."İki Günü biri birine eşit olan ziyandadır" diyen Peygamber s.a.v. efendimiz..TEKAMÜLÜN gerekliliğini işaret etmiştir..TEKAMÜL İMANIN GEREKLİLİĞİDİR...
İSLAM kimsenin tek elinde olmayıp UMUMUN DİNİDİR...Hiç kimsenin bedeviliği İSLAMIN malı değildir.. GÜZEL olan ne varsa İSLAM'dır...Çirkinlikler hiçbir zaman İSLAM'ın malı değildir..
"“Medeniyet ve Teknolojide ilerlemiş,Allah’a şirk koşmadan yaşayan
fert ve toplumlar İslam’ın bu yönünü anlamış örnek insan ve toplumlardır.”
" (Pir-i Galibi H.Galip Hasan Kuşçuoğlu)


Örnek olarak "Avrupadaki özgürlüğü, halkın Medeniyeti korur.O özgürlükleri Irakta kanunlaştıramazsın.Çünki Halk buna müsait değil."

Cumhuriyet ,Demokrasi ve Gerçek anlamda LAİKLİK Medeni olmuş Toplumların,Huzur içinde yaşama hakkıdır..Bu hakkı elde etmek TOPLUMLARIN medenileştirilmesi,ile mümkündür.Medeniyetin değişmeyen kuralı SAYGIDIR...
SAYGININ olmadığı yerde SEVGİYİ muhafaza edemezsin..
Kuran SEVGİNİN muhafazası için SAYGIYI tesis eder..Bunun için Nefse Korku..Ruha Ümit Verir..Gayesi TOPLUMLAR için SEVGİYİ Tesis ve onu SAYGI ile Korumadır...
Ama bunu idrak edip yaşamak FERTLERE düşer.İşte burda ALLAH'ı bilen ile Bilmeyenin farkı ortaya çıkar..
ALLAH'ı bilen şu hitabı hatırından hiç çıkarmaz." Mümin olmadan Cennete giremezsiniz,Biri birinizi sevmedikçe Mümin olamazsınız,EY ALLAH'ın kulları KARDEŞ OLUNUZ"
Kuran Baştan aşağı SEVGİYİ ANLATIR..SEVGİNİN Muhafazası için KULLARA saygıyı.


TurkForum.Net > TÜRKFORUM ÖZEL BÖLÜMLERİ > Din Rehberi ve Tartışmaları
''GÂLiBiLiK'' 267.sayfa

16 Ekim 2008

TASAVVUF


Tasavvuf; Nefsi Ayıklayıp Temizlemek Ve Ruhu Pak Ederek, Lahut Alemine Yükseltmek Yoludur. Tasavvuf Dinin Dışında Değil Bizatihi Dinin Kendisidir. Tarikatler Tasavvufun Kollarıdır. Mezheblerde Fıkhın Kollarıdır. Bunların İnkarı Cehalettir. İnsanı Hayvandan Ayıran Gönlüdür. Gönül İse; Yaradanını Bilmesi İçin Allahın Kuluna Bahşettiği Rahmetidir, Aşkı İlahidir,Yaratılışın Sırrıdır. Gönlün Kemalata Ermesi; Tasavvuf Ve Yaratanının İsimlerini Kesir, Nihayesiz Zikretmekle Elde Edilir.

Dünya ve ahirette mesut olmak istiyorsak yaratanımıza kul olmanın zevkine erme çabasında olalım. Rabbımıza layık kul olmanın hazzından, zevkinden uzak durmayalım. Sonsuz rahmet-i ilahiden nasipli, ihya olmuş Rahmeti ilahiyeye vesile kılınmış bahtiyar kullarının saflarında bulunmak gayemiz ve zevkimiz olsun. Kulluk vazifemizi iman ve samimiyetle icra edebilmemiz gene yaratanımızın rahmeti olan mana ve gönül gözü ile görmek ve gerçeği lüzumu kadar bilmek..rahmetinden mahrum eylemesin.

Hazret-i ALLAH’TAN lutfedilen tavır ve hareketlerimizle, lisan-ı hal ile yakarmayı ve istemeyi bilelim. Nazargah-ı ilahi olan kalbe yolu uğramayan arzu ve isteklerin huzur-ı ilahiden iltifat gördüğü ender görülür. Kalpten beyine geçen gönül yolu, ehl-i halin ehl-i aşkın yoludur. Beyinden kalbe akış ise ilmel yakından öteye yolu muhaldir. Muhammet İkbal’in uyarısını gönül kulağı ile dinle, tefekkür et. Rahmet-i ilahi olan sebeplere tevessül etmeden maddeyi de manayı da elde etmek zehabına kapılmak safdillik olur. Bu saflık tertemiz safiyet değil, kusura bakma, salaklıktır.

“İlim toplayıp yığmışsın, gönlü ihmal etmişsin, o kaybettiğin servete acıyorum.”
Ey beni Adem ! Sen Adem’e musahhar kılınan mahluk ve eşya değilsin. Hazret-i ALLAH’ın bilinmesine vesile kıldığı, yaratılışın sırrı ve çekirdeğisin. Diğer mahlukata benzer yönün aşikar, amma sen mana denizi insan olmaya müsait yaratılmış beni ademsin. Aşk-ı ilahiden yaratıldın. Yaratanını bilmeye müsait kılındın. Aczini bildiğin kadar yaratıcını bilmene imkan ve fırsat verildi.

Bu fırsatı bildiğin kadar yaratanına hamd ederek, şükrederek, kesir zikrederek, emr-i ilahiye intibak etme zevki ile hayatını idame ettirmeye çaba gösteren, gerçeği hayatının her safhasında görerek, yaratıcına hayranlık duyan, sadık insan ! Hiç şüphen olmasın, bu meziyetlerin hepsi şahit ki, sen yaratanına aşıksın.

Aşk mana itibariyle ilahidir. Mecazi aşk olmaz. Mecazi olan istektir, arzudur., Nefsin ihtiyacıdır., Mecazi aşk özlemini duyduğu o nesneye vuslatla biter. İlahi aşk ise yakınlıkla artar. Vuslatda ilahi aşkın sonu değildir. Aşk-ı ilahinin tecellisi nefsin hazzının dışında, ruhun gıdası ,.yaratılışın sebebi hikmeti, İnsanlığın hal belgesi mana anlamı TASAVVUFTUR !

Hazret-i ALLAH’ın tanzim ve tertip ettiği ile kullarını vazifeli kıldığı “ey insan arzı ben yarattım sen düzene sokacaksın” hitabını hiç hatırdan çıkarmadan, emr-i ilahiye uygun, kulun aczine uygun, kulluğuna uygun vazifelerimizi iyi bilelim. ALLAH’ın tertip ve tanzimine teslimiyette kusur etmeyelim. Üzerimize terettüp eden kulluk vecibesini yerine getirmeyip, “bunu da, sana havale ediyoruz, bu işlemlerimizi de sen yapıver” deye köşe-yi vahdete çekilip, aczini bilip , kulluğunun dışına çıkmayasın. Bu küstahlığın adına sakın “teslimiyet ve kulluğumuzun aczi, falan” deye ahkam kesme. Yaptığın bu tembelliğine sakın tasavvuf, tarikat, şeriat, İslamiyet de demeyesin. ALLAH’ın emri hilafına yaşayanlarda küllü rahmet olan kıymetli sıfatlar bulunmaz.gafil olma !...

Verilen Cüz’i iradeni de halik-i zül-celal’e havale etmen kulluk dışıdır iyi bil !

Cennet mekan vatan şairimiz Mehmet Akif merhum kul vazifesini bilemeyip tenbellik ve bilgisizliğinden ötürü çirkin düşünce ye kapılanların bu durumunu safahatında ne güzel dile getirmiş. Bu hikmetli mısralarını bizlerinde bu fikrin hayranı olduğumuzu değişmeyen fikrimiz ve tutumumuzla derviş kardeşlerime duyurmaya çalışıyorum örnek alına


“Kadermiş” Öyle Mi? Haşa, Bu Söz Değil Doğru;

Belanı İstedin, Allah Da Verdi... Doğrusu Bu.

“Çalış” Dedikçe Şeriat, Çalışmadın, Durdun,

Onun Hesabına Bir Çok Hurafe Uydurdun!

Sonunda Bir De “Tevekkül” Sokuşturup Araya,

Zavallı Dini Çevirdin Onunla Maskaraya!

Bırak Çalışmayı, Emret Oturduğun Yerden,

Yorulma, Öyleya, Mevla Ecir-İ Hâsır İken!

Yazıp Sabahleyin Evden Çıkarken İşlerini;

Birer Birer Oku Tekmil Edince Defterini;

Bütün O İşleri Rabbım Görür : Vazifesidir...

Yükün Hafifledi... Sen Şimdi Doğru Kahveye Gir!

Çoluk Çocuk Sürünürmüş Sonunda Aç Kalarak...

Hüda Vekil-İ Umurun Değil Mi? Keyfine Bak!

Onun Hazine-İ İn’amı Kendi Veznendir!

Havale Et Ne Kadara Masrafın Olursa... Verir!

Silahı Kullanan Allah, Hududu Bekleyen O;

Levazımın Bitivermiş, Değl Mi? Ekleyen O!

Çekip Kumandası Altına Ordu Ordu Melek,

Senin Hesabına Küffarı Hak-Sar Edecek!

Başın Sıkıldı Mı, Kafi Senin O Nazlı Sesin:

“Yetiş” De, Kendisi Gelsin, Ya Hızr’ı Göndersin!

Evinde Hastalanan Varsa, Borcudur: Bakacak;

Şifa Hazinesi Derhal Oluk Oluk Akacak.

Demek Ki : Her Şeyin Allah... Yanaşman, Irgadın O:

Çoluk Çocuk Ona Ait: Lalan, Bacın, Dadın O;

Vekil-İ Harcın O; Kahyan, Müdür-İ Veznen O;

Alış Seninse De, Mesul Olan Verişten O;

Denizde Cenk Olacakmış.... Gemin O, Kaptanın O;

Ya Ordu Lazım İmiş... Askerin, Kumandanın O;

Köyün Yasakçısı; Şehrin De Baş Muhassılı O;

Tabib-İ Aile, Eczacı... Hepsi Hasılı O.

Ya Sen Nesin? Mütevekkil! Yutulmaz Artık Bu!

Biraz Da Saygı Gerektir... Ne Saygısızlık Bu!

Huda’yı Kendine Kul Yaptı, Kendi Oldu Hüda;

Utanmadan Da “Tevekkül” Diyor Bu Cür’ete, Ha?!...

****

Hazret-i Mevlana, Mesnevi Cilt I Beyit 2960 Ve Devamında Sure-i Fetih 10’uncu Ayetin Anlamını Peygamberimiz Efendimiz (S.T.A.V.) Hazret-i Ali (Kerremallahu Vechehu)’ya Ve Dolayısı İle Biz Aciz Ümmetlerine De İnsan Olmanın Sırrını Lutfedilen Rahmet-i İlahiyeyi Beyanları İle Ehl-i Zikrin, Ehl-i Aşkın Yollarında İhsan Edilmiş Rahmet Nurunu Açık Gösterdiler…

Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Hazreti Aliye (R.A) Buyurdular Ki:

Ya Ali Allah Aslanısın, Kuvvetlisin, Korkmazsın, Yüreklisin ,

Fakat Arslanlığına Dayanma ,Güvenme Ümit Ağacının Gölgesine Sığın ,

Hiç Kimsenin Rivayetlerle, Masalllarla Yoldan Ayıramıyacağı, Akil Bir Mürşidin Gölgesine Gir…

Yer Yüzünde Onun Gölgesi Kaf Dağı Gibidir. Ruhu Simurg Gibi Çok Yükseklerde Uçmakta, Yücelerde Dolaşmakta…

Kıyamete Kadar Onu Övsem, Söylesem Tükenmez.. Bu Övüşe Bir Kesim, Bir Son Arama.

Güneş İnsan Sureti İle Yüzünü Örtmüştür; İnsan Suretinde Gizlenmiştir. Artık Sen Anlayıver. Doğrusunu Allah Daha İyi Bilir.

Ya Ali Sen Allah Yolundaki Bütün İbadetler İçinde Allahın Rahmetine Ulaşmış Kişinin Gölgesine Sığınmayı Seç .

Herkes Bir Çeşit İbadete Sarıldı, Kendisi İçin Bir Türlü Kurtulma Çaresine Yapıştı.

Sen Akil Bir Mürşidin Gölgesine Kaç Ki, Gizli Gizli Savaşan Düşmandan Kurtulasın.

Bu Hal Senin İçin Bütün İbadetlerden Daha İyidir. Bu Suretle Yolda İlerlemiş Olanların Hepsini Geçer, Hepsinden İleri Olursun.

Bir Pir Ele Geçirdinmi Hemen Teslim Ol, Musa Gibi Hızırın Hükmüne Girip Yürü

Ey Münafıklık Nedir Bilmeyen!... Hızırın Yaptığı İşlere Sabret Ki, Hızır: “Haydi, Git. Ayrılık Geldi” Demesin!...

Gemiyi Kırarsa Ses Çıkarma, Çocuğu Öldürürse Saçını Başını Yolma,

Mademki Hak Onun Eline “Kendi Elimdir” Dedi;

Yedullâhi Fevka Eydî'him Hükmünü Verdi.. (Fetih Suresi, 10)

Şu Halde Allah’ın Eli Onu Öldürse De Yine Diriltir. Hatta Diriltmek Nedir Ki, Ona Ebedi Hayat Verir.

Bu Yolu Nadir Olarak Yapayalnız Aşan Bile, Yine Pirlerin Himmeti İle Aşmış, Varacağı Yere Onların Sayesinde Ulaşmıştır.

Pirin Eli Kısa Değildir Gaibdekilere De Erişir. Onun Eli Allah Kabzasından Başka Bir Şey Değildir Ki…

Gaibde Bulunanlara Böyle Bir Hil’at Verilirse Huzurda Bulunanlar Şüphesiz Gaibdekilerden Daha İyidir.

Gaibdekileri Bile Doyururlar Onlara Bile İhsan Ederlerse, Artık Konuğun Önüne Ne Nimetler Komazlar?”…

Huzurunda Hizmet Kemeri Bağlanan Nerde; Kapı Dışında Bulunan Nerde?”…

Mürşidini Seçip Ona Teslim Oldun Mu Nazik Ve Tahammülsüz Olma. Balçık Gibi Gevşek Ve Sölpük Bir Halde Bulunma.

Her Zahmete, Her Meşakkete Kızar Kinlenirsen, Cilalanmadan Nasıl Ayna Olacaksın?...”

İnsan Melek De Olsa İlahi Yardıma Uğramayınca Defteri Siyah Çıkar.

Hakk’ın Yardımına, Hakk’ın Has Kulları Olan Kamil İnsanların Şefaatine Meleklerin De İhtiyaçları Vardır…

Hazret-i Muhammet Mustafa (S.T.A.V.) Efendimiz Hazret-i Ali (R.A.) Şahsında İnsan Olmanın Tertib-i Tanzim-i İlahinin Metafizik Ve İlm-i Ledünni Yönü Olan Varisün-Nebi, Nedim-i İlahi, Allah’ın Vazifelendirdiği Mürşide Biatı Has Kullarının Kemalata Ermesi İçin Elzem Kılmış Hazret-İ Allah(C.C)…

Hazret-i Muhammet Mustafa (S.T.A.V.) Efendimiz Bilahere, Hazret-i Ali (R.A.) Şah-I Velayet Rütbesi İle Henüz Taltif Olunmadan, Aliyyel-Murtaza (R.A.) “Allah’ın Arslanı” Ünvanı İle Taltif-i İlahiye Nail Olduğu Zaman Hazret-i Muhammet Mustafa (S.T.A.V.) Efendimiz Luzumuna Binaen Hazret-i Ali (R.A) Efendimizin Şahsında Ümmet-i Muhammed’e Ve Cümle Allah Kullarından İman Edenlere Nur-U İlahiden Zuhur Eden Nur-U Muhammediyi Bildirmeleri İle Hazret-İ Ali (Kerremallahu Vechehu) Efendimiz Velayet Makamının Şahı Kılınmış Şah-ı Velayet Rütbesine Ermiştir.

Peygamberimiz Efendimiz De “İşte Bu Doğru Yol, Nur-U Muhammediyenin İlim Şehrine Giden İlahi Yoldur” Buyurdular… “Ene Medinetün Ali Bâbuhâ Hitabı İle Ehlî Tarik Yolu İzahını Bulmuştur…

Rahmet-İ İlahiye Vesile Kılınan Yol Büyüklerimizin Manevi Şahsiyetleri Nur-U Muhammedinin İla-Yevmil-Kıyame Tecelli Ve Zuhur Merciidir. Şüphe Edilmeye. Bu Rahmet-İ İlahiyeden Gafil Olunmaya…

Emr-İ İlahiler Yalnız Peygamber Efendimizin Şahsiyetlerinde Hitam Bulmazlar; Hitab-I İlahiler Cümle Kullarınadır

Dervişin Bir Şeyhi Vardır. Manevi Doğuşa Vesile Olduğu İçin Anlam İtibari İle “Baba” Da Denir... Dikkat Edersen Maddede Olduğu Gibi Baba Bir Tanedir. Ma’na Da Böyledir. “Baba İki Olursa Evlat Piç Olur” Dediler… Halik-I Zül-Celal Buyurdular Ki:

“Siz Çocukları Babalarının İsmi İle Çağırın. Eğer Babalarını Bilmiyor İseniz, Onlar Sizin Din Kardeşlerinizdir.”

Şeyhi Vefat Eden Bir Derviş, Şeyhinin Yerine Halik-I Zül-Celal Vazifeli Şeyh Efendi Vermemiş İse Ve Derviş İstihare Yoluyla Başka Dergaha Geldi İse Kabul Edilir. Eski Evradını Değil, Sonradan Aldığı Evrat Ve Ezkarını Yapar. Şeyhi Evvelki Şeyhidir; Amma Terbiye Ustadı Değişmiştir. Başkaca Değişen Bir Şey Yoktur. Derviş Sadakatlı Olmalıdır…

Dervişin Bir Şeyhi Vardır” İki Şeyhi Olmaz. Mürşitlerin Biri Birine Teberrük Olarak İrfaniyyet Yolunda Yardımcı Olmaları Da Adap Ve Erkana Uygundur. Rahmet-İ İlahiyedir. İstifade Kapuları Açık Bırakılmıştır. Gene Makamın İşareti İle Hudutludur…

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
Kâdirî, Rufâî, Gâlibî, Meşâyîhı, Mutasavvıf